Hasan
Harmancı
Büyüyenay
Yayınları / Öykü/Hikâye / 103 Sh.
Uyuyamış
bir adam olarak yazıyorum “Uyanmak Üzere Olan Bir Adam” hakkında…
Kulağımda
Sedat Anar üstadın muhteşem performansıyla o güzelim santur sesi ve güftesi
Niyazi Mısrî’ye ait olan ‘İnsan’ adlı parçası.
“Kararmış
gönlün ey gâfil, nasihat neylesin sana,
Hâcerden
katıdır kalbin, öğüt kâr etmeyen insan!”
İşte
bu insanın sebebiyetiyle ortaya çıkan koronavirüs günlerinin bir fiil devam
ettiği zaman dilimlerinden geçiyoruz millet ve ümmet olarak yani bir fiil
insanlık olarak...
‘Ne
oldu? Ne olacak?’ ve benzeri soruların çokça sorulduğu zaman dilimlerinden
geçiyoruz.
‘Bugün
vefat sayısı düşmüş baksana’ dediğimiz zaman dilimlerinden… Bunu önceki
günlerin ve dünyadaki vefat eden insanların çokluğuyla kıyas ederek ama aynı
zamanda bir “can”ın, hangi “can”ların yüreğinden kopup gittiğini tam da kestiremeden
söylediğimiz zamanlardan…
‘Vaka
sayısı iyi ya, binin altına düşmüş’ dediğimiz zaman dilimlerinden… Bunu önceki
günlerin ve dünyadaki bu hastalığa yakalan insanların çokluğuyla kıyas ederek
ama hangi “can”ın -hastane tavanlarını seyrederken- can acısıyla çektiği
ızdırabı tam olarak hissedemediğimiz zamanlardan…
‘Bu
Ramazan’da bir acayip geçti ya, ne beş vakit namaz kaldı ne teravih, baksana
camiler bile kapandı’ dediğimiz zaman dilimlerinden… Bunları önceki
hayatımızdaki varlıklarıyla, belki de bunlara olan vefamızın veya bunları
yerine getirirken meydana gelen eksikliklerle kıyas ederek söylediğimiz
zamanlardan…
İşte
böyle günlerde mülaki olduğum bir eser “Uyanmak Üzere Olan Bir Adam”.
Yazarımız, ‘Harmancı’ kardeşlerden Hasan Harmancı beyefendi… Kendisini akademi
kimliğiyle de tanıdığımız Hasan Harmancı, edebiyat camiasının da genç
yazarlarından. Ve bu kitap kendisinin ilk öykü/hikâye kitabı. Hem öykü hem hikâyeyi
birlikte kullandım bilmem farkında mısın? Bunun bir amaca matuf olduğu kesindir efendim.
Derdim, kimseyle papaz olmak istemediğimdendir. “Öykü değil hikâye” diyenlerin
ya da “Yok canım ya, hikâye değil öykü” olması lazım diyenlerin dillerinden
kurtulmak için. Her neyse…
“Doğu’daki
iki güzel insana: Ahmet Sarı ve Ali Utku’ya” ithafıyla başlıyor eser. Ve Oscar
Wilde amcamıza bir selam çakıp devam ediyor yazar. Ve şu başlıklar altında
kitap dört ana bölüme ayrılıyor: ‘Ama…’, ‘Yani…’, ‘Bir Üçleme…’ ve son olarak
‘Okura’.
Şunu
burada ifade etmem lazım, yazarımız yakın dostlarını metinler içinde saygıyla anıyor
ve onları ihmal etmiyor. Birlikte geçirilen zaman dilimlerine, hatıralara,
dertlere ya da dert edindikleri şeylere vurgu yapmayı ihmal etmiyor. Metinlerde
sanki onlarla çok çay içilmiş ve muhabbetin dibine vurulmuş hissi var. Belki
biraz arabesk biraz da cigara dumanı… Bir üçleme sanki; çay, cigara bir de arabesk.
İlk
üç bölümde güzel metinler var. ‘Sadettin ile Nagehân’ın Mutlu Bitmeyen Hikâyesi’,
‘Bildik Hikâye’ gibi metinler dikkat çekici. Aynı zamanda Harmancı’nın kendi
ifadesiyle ‘bir aydın eleştirisi de mevcut metinlerde.
Bunların akabinde benim dikkatimi çeken son
bölüm oldu. Bu bölüm sanki bir sözlük gibi. Neyin sözlüğü derseniz? Yazar ilk
üç bölümde ifade ettiği ve sayfalarda da bold olarak gösterilen bazı cümleleri
-yazgı, üzerinde yürürken kıpırdayamadan ilerlediğimiz bir çizgiyse gibi-
bu son bölümde izah ediyor.
Kitabın
yazarımızın ilk kitabı olduğunu ifade etmiştik. Harmancı, ‘bir kitap yazayım ya
da çıkarayım’ amacıyla öykülerini yazmaya başlamadığından, kitap, kendi içinde
tam olarak bir bütünlüğe sahip değildir. Bu, ilk çıkan kitapların -istisnalar var
olmakla birlikte- değişmez yazgısıdır. Öyküler yazılmıştır ve daha sonraki bir
zaman diliminde kitaplaşmanın kapısı tıklatılmıştır. Ve kapı aralanmış, ‘Büyüyenay
Yayınları’ öyküleri kisve-i tab’a bürümüştür. Ne de güzel olmuştur.
Son olarak
şunu söyleyebiliriz herhalde. Kitap, insanı aydınlatan, yüreğinin çözül(e)meyen
düğümlerinin bir bir çözümüne sebebiyet veren, nice yaralar açıp nice sızıları
dindiren, iki kapak arasında birbirinden farklı ve de değerli sözün ince ince
işlendiği, okunup sonlandırdığınızda bitmeyen, bilakis o an bir şeylerin
başladığı/başlamasına sebebiyet verdiği, yazarın okyanus olup açıldığı,
okuyucunun ise daralıp sığındığı bir limandır aslında…
O
zaman, ‘yeni liman’larda buluşmak dileğiyle…
Sedat Anar'ın, 'İnsan' adlı parçası için: https://www.youtube.com/watch?v=LKSG_1F7uMs
Yorumlar
Yorum Gönder