Ana içeriğe atla

"HAC VE UMRE"



RAHMETE YOLCULUK
"HAC VE UMRE"


Rabbimizin davetlisi olarak büyük bir onurla/nurla, O’nun birbirinden farklı maddi ikramlarının yanında asıl olarak manevi ikramlarından tatmaya gidiyoruz.


Şerefli Varlık

Yeryüzünün en şerefli varlığı olan insan, Allah’ın yarattığı en değerli varlık olup, aynı zamanda ilahi vahyin muhatabı, dağların bile yüklenmekten kaçındığı büyük sorumluluğu yani kulluğu taşıyan yegâne varlıktır.
Gökyüzünün emini olan Cebrail’in, yeryüzünün emini olan Hz. Muhammed’e ulaştırdığı yol haritası olan Kur’an, müminlerin yüreklerini ve zihin dünyalarını nakış nakış dokuyan mükemmel bir kitaptır. İşte bu mükemmel davet olan Kur’an’ın bir emri de Hac olup, yanında bonusu niteliğinde bir ikram olan Umre’dir.

Umre gidişlerinin hızla devam ettiği şu süreç ve yaklaşan Hac mevsimi dolayısıyla, bu günler için değinilmeyi hak eden birkaç çalışmaya değinmek isterim.

İnce Mevzu!

Günümüz Müslümanlarının Hac ve Umre konusunda bir yargısı var ki o da, ‘Çağırma Mevzusu.’ Ne zaman gündeme Hac veya Umre’yle alakalı bir muhabbet açılsa, ne zaman gitmeyi düşündüğüne dair bir soru sorulsa hemen şu cevap geliyor; ‘Rabbim daha çağırmadı.’ Bu ve buna benzer daha doğrusu bu mantıkla kurulmuş cümleler bana çok garip geliyor. Rabbimiz Teâlâ Hazretleri, bu daveti/çağrıyı ‘Tevhidin Babası’ olan Hz. İbrahim vasıtasıyla Al-i İmran suresi 96-97. ve Hac suresi 26-29. ayetlerde çağlar önce yapmıştır. Rabbimiz değer vermiş, evine/beytine, Kâbe’sine, en yüce makama davet etmiş ve biz hâlâ kişiye özel davetiye beklemekteyiz. Bu işe gelince böyle aylarca hatta yıllarca erteleyen kardeşlerimiz, yaz tatili veya uzun bir bayram tatilini hemencecik fırsat bilip, bütün işi-gücü bir kenara itip, önünü arkasını veya gidecek kocaman rakamları hiç hesap etmeden bırakın daveti yer bulabilmek için erkenden rezervasyon yaptırıp çok rahatlıkla gidebiliyorlar. Alagaş’ın ifadeleriyle, ‘Parası olanların zamanı, zamanı olanların ise parası olmaz genellikle! Kazançlı gözüken bir yatırım için gözünü kırpmadan varını-yoğunu satabilen ve bu yatırıma aylarını, yıllarını ayırabilen birçok kimse; Hac veya Umre’ye gitmeye geldi mi, yedi günün hesabını yapabilmekte veya yedi sülalesinin, yetmiş yıllık istikbalini düşünebilmektedir!’
Bilinç Yüklemesi’ Şart!

İnsanlar olarak bizler, bazı küçük dünyalık işlerimiz için bile birçok ön hazırlık yaparız. Mesela sabah işe gideceğimizde, traş, kahvaltı, kılık-kıyafet vs. derken neredeyse yarım saat belki de bir saate yakın bir ön hazırlık yapmak durumundayız. Veya bir seyahate çıkacak olsak, günlerce didinir, eksik bir malzeme kalmasın, aman iş-güçte bir aksama olmasın diye kafa patlatırız. Bunun gibi nice işler için, küçük-büyük bütün dünyalık işlerimiz için saatlerimizi, günlerimizi hatta haftalarımızı ayırırız.
Bu sebeple, Rabbin çağrısı/daveti olan Hac/Umre içinde ciddi bir hazırlığın yapılması gerekiyor. Bu hazırlık safhası maddi ve manevi olmak üzere iki kısma ayrılmakla beraber, maddi durumla alakalı çok şey söylemeye gerek duymuyorum. Şunu biliyorum ki, Rabbim yoluna baş koyanı, sırtına yük alanı, derdine derman arayanı, mekânını/evini ziyaret için çaba harcayanı ve bu işe niyet eden kulunu yarı yolda koymaz, darda bırakmaz.
Manevi tarafıyla alakalı olarak ise, bir ‘Bilinç Yüklemesi’nin şart olduğu kanısını taşıyorum. Nasıl ki, diğer kardeşlerimizle irtibat için cep telefonunuza belli oranda kontör yüklemesi yapıyorsak, Rabbimizle irtibat için, var olduğumuz süre zarfında ve o mekânlardan ‘Adam gibi istifade etmek’ istiyorsak, bir ön hazırlık neredeyse kaçınılmaz oluyor. Mahşerin provası niteliğindeki o buluşmaya gitmiş sanki bir an âhireti yaşamış ve bir fırsat daha verilmişte dünyaya gönderilmiş kabul edip, yeniden ve yinelenerek iyi bir âhiret hazırlığı için sağlam bir hazırlık/bilinç mutlaka şart. Kolay mı? Rabbimizin davetlisi olarak büyük bir onurla/nurla, O’nun birbirinden farklı maddi ikramlarının yanında asıl olarak manevi ikramlarından tatmaya gidiyoruz.

Neler Okunabilir?

Hac ve Umre konusunu bir kitapta ama iki ayrı bölüm olarak ele alan, güzel bir anlatım ve diğer kitaplarında olduğu gibi akıcı ve sizi içine çeken bir üslupla, tadına doyulmaz bir anlatımla sizi heveslendiren Muhammed Emin Yıldırım’ın, ‘İnsanlığın Kurtuluşu Hac, Ömrün Bereketi Umre’ kitabı okunmaya değer bir başyapıt. On ikişer madde halinde Hac ve Umre’yi, Nurlu Şehrin Nurlu Sakini Efendimiz’i ayrıca Efendimiz’in Umre ve Hac Günlüğü’nü gün, tarih ve mekân olarak belirtmiş olup, sanki sizi Peygamber’le ve O’nun o güzel sahabesiyle birlikte bir yolculuğa çıkarmıştır. Son bölümde ise tablo ve resimlerle, gayet güzel ve istifadesi yüksek bir çalışma meydana getirmiş olup, eser Siyer Yayınları arasından çıkmıştır.


Diğer çalışma ise, ismiyle müsemma bir kitap. Mehmed Alagaş’ın ‘Rahmete Yolculuk’ adlı eseri. 2009 yılında basılan eser, masa başı bir eser olmayıp, duygu selinin hâkim olduğu hac yolculuğunun hikâyesidir. Bir ‘Kutlu Sevda’ uğruna yola çıkan Alagaş, birbirinden önemli tespitlerini bizlerle paylaşıyor.
Mekke’de iken Kâbe’ye, Tavaf’a, Say’a, Arafat’a, Mina’da Şeytan Taşlama’ya dair, Medine’de iken ise Uhud’a, Hendek’e, Cennet’ül Baki’ye ve daha birbirinden farklı ve önemli mekân için klasik yorumların ötesinde hisler bulacaksınız. Sizi, bizi ve herkesi Kâbe’nin manevi iklimine davet eden yazarın kitabı, İnsan Dergisi Yayınları arasından çıkmıştır.


En önemli çalışmalardan biri de, Ali Şeriati’nin ‘Hacc’ adlı eseridir. Fazla söze hacet bırakmayan bu çalışma, titizlikle okunması gerekiyor. Altı çizilecek çok yer var. Durup düşünülecek, ‘hakikaten de öyle, hiç böyle düşünmemiştim’ gibi sözlerin ağzınızdan çıkmasına sebebiyet verecek bir kitap okumuş olacaksınız. İşte bir pasaj:
Sen de İbrahim gibi kendi İsmail’ini getirmelisin Mina’ya. Senin İsmail’in kim? Ancak sen bilebilirsin, başkası değil. Belki eşin, işin, yeteneğin, gücün, cinsiyetin, statün vs. ne olduğunu bilmiyorum, ama İbrahim’in İsmail’i sevdiği kadar sevdiğin bir şey olmalı. Senin özgürlüğünden çalan, görevlerini yerine getirmeni engelleyen, seni eğlendiren, hakikati duymaktan ve bilmekten alıkoyan, sorumluluk kabul etmektense meşrulaştırıcı sebepler ürettiren ve seni sadece gelecekte senden gelecek yardım için destekleyen ne varsa; işte bunlar onun işaretlerindendir. Onu arayıp bulmalısın. Eğer Allah’a yaklaşmak istiyorsan, İsmail’i Mina’da kurban etmen gerek.” diyen Ali Şeriati’nin kitabı farklı basımları olmakla beraber Özgün Yayıncılık’tan çıkan daha iyi gibi…


Bu alanla ilgili yazılmış epeyce eser bulmak mümkün. İşte bazıları:

Hac ve Umre Yazıları / Mustafa İslamoğlu / Düşün Yay.
Hac ve Umre & Yüceliğe Çağrıdır / Ali Rıza Demircan / Ensar Neş.
Delilleriyle Hac ve Umre / Hamdi Döndüren / Erkam Yay.
Hac ve Umre Günlüğü / Senai Demirci / TFM Film Müzik Yap.
Hikmetleri, Hükümleri, Edepleri ile Hac ve Umre/Ali Rıza Temel – Yahya Aklın / Seha Neş.
Hac ve Umre / Mehmet Peker / Beka Yay.
Ayet ve Hadislerle Pratik Hac Rehberi Haccın Sırasıyla Yapılışı / Ramazan Tekeş / Elif Yay.
Hac & Hacıların El Kitabı / Ali Özdemir / Timaş Yay.
Hac Risalesi / Mustafa İslamoğlu / Düşün Yay.
Hac Günlüğü / Ahmet Turan Alkan / Ötüken Neş.
Orası Başka Bir Yer & Umre Rehberi / Aynur Uraler / M. Ü. İlahiyat Fak. Yay.
Kutsal İklimde Dua / Bünyamin Erul – Ekrem Keleş / D.İ.B. Yay.
Kutsal Topraklar / Albüm / D.İ.B. Yay.

Dua dua yalvaralım Allah’a!

Hakikat yolunda sen bizi yardımsız bırakma!


İbrahim Afacan, “Rabbim! Ümmet-i Muhammed’e Nasip Et” duasıyla yazdı.




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sahabe Hatıraları

Sahabe Hatıraları, Elif Erdem, Hale Şahin ve Rukiye Aydoğdu Demir hanımefendilerin kaleminden çıkan ve sahabe efendilerimizin hayat hikâyelerine dair bize tablolar çizen/sunan bir kitap. Âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) bizlere örnek ve önder olarak gönderilmiştir. Vahyin gelişinden, gözlerini bu dünyaya kapadığı ana kadar sözleri ve davranışlarıyla Ümmet-i Muhammed’e rehberlik etmiştir.  Efendimiz’in bu hayat serüveninde kendisinin yanı başında ve dizi dibinde birçok yol arkadaşı olmuş ve onlarla geçirdiği zaman dilimi içerisinde de tarih sayfalarına kaydedilen ve nesilden nesile aktarılan nice hatıralar var olagelmiştir. Sahabe efendilerimiz, vahyin ilk muhatapları olan ve bu vahyin tebliğcisi Nebi (s.a.v)’i “âdeta başlarına konan bir kuşu ürkütmemek istercesine” dinleyen, dinlediklerinin etkisiyle yürekleri imanla çarpan ve “Asr-ı Saadet” iklimine yelken açan kimseler olarak bizlere de örnek olan kişilerdir. Peygamberimiz (sav)’in terb...

TEKASÜR SURESİ

● TEKÂSÜR SÛRESİ ● ▼ MEALİ Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla… (Mal, mülk ve servette) Çoklukla övünmek, sizi 'tutkuyla oyalayıp, kendinizden geçirdi.' Öyle ki (bu,) mezarları ziyaretinize (kabre gidişinize, ölümünüze) kadar sürdü. Hayır; ileride bileceksiniz. Yine hayır; ileride bileceksiniz. Hayır; eğer siz kesin bir bilgiyle bilmiş olsaydınız, (böyle yapmazdınız.) Andolsun, o çılgınca yanan ateşi de elbette göreceksiniz. Sonra onu, gerçekten yakîn gözüyle (Ayne'l Yakîn) görmüş olacaksınız. Sonra o gün, nimetten sorguya çekileceksiniz .         GENEL BİLGİ Tekâsür suresi, Kur’an-ı Kerim’in 102. suresi olup, 8 ayetten oluşmaktadır. Mekki bir suredir. Kevser suresinden sonra, Maun suresinden önce inmiştir. İlk ayette geçen, Tekâsür kelimesi, sureye isim olmuştur. Elhâküm ve Makbûre isimleriyle de anılmıştır.        SEBEB-İ NÜZUL 1 - Yahudiler hakkında nazil old...

Uyanmak Üzere Olan Bir Adam

UYANMAK ÜZERE OLAN BİR ADAM Hasan Harmancı Büyüyenay Yayınları / Öykü/Hikâye / 103 Sh. Uyuyamış bir adam olarak yazıyorum “Uyanmak Üzere Olan Bir Adam” hakkında… Kulağımda Sedat Anar üstadın muhteşem performansıyla o güzelim santur sesi ve güftesi Niyazi Mısrî’ye ait olan ‘İnsan’ adlı parçası. “Kararmış gönlün ey gâfil, nasihat neylesin sana, Hâcerden katıdır kalbin, öğüt kâr etmeyen insan!” İşte bu insanın sebebiyetiyle ortaya çıkan koronavirüs günlerinin bir fiil devam ettiği zaman dilimlerinden geçiyoruz millet ve ümmet olarak yani bir fiil insanlık olarak... ‘Ne oldu? Ne olacak?’ ve benzeri soruların çokça sorulduğu zaman dilimlerinden geçiyoruz. ‘Bugün vefat sayısı düşmüş baksana’ dediğimiz zaman dilimlerinden… Bunu önceki günlerin ve dünyadaki vefat eden insanların çokluğuyla kıyas ederek ama aynı zamanda bir “can”ın, hangi “can”ların yüreğinden kopup gittiğini tam da kestiremeden söylediğimiz zamanlardan… ‘Vaka sayısı iyi ya, binin altına düşmüş’ dediğimiz za...