Ana içeriğe atla

‘ÖTE’Yİ HAYATA TAŞIMAK



ÖTE’Yİ HAYATA TAŞIMAK


Selamün Aleyküm Sevgili Dostlar,

Allah’ın rahmet ve inayetiyle şu dünya hayatında var olmaya/yaşamaya devam ediyoruz. Rabbimize defaatle hamd, sonsuz şükran ve acz içinde önünde eğilmek düşüyor bizlere…
Dünya dediğimiz, Allah’ın kulları için yarattığı, birbirinden enfes şart ve durumların var olduğu, yaşanılası ve yaşanılmaya değer önemli bir mekân… Hakkını vererek üzerinde bulunulduğu sürece size hainlik etmeyen, arkanızdan vurmayan ve bize/size Cennet’i kazandıracak/yaklaştıracak veya Cehennem’i kazandıracak/uzaklaştıracak yegâne ve tek mekân… “Dünya, evi olmayanın evi, malı olmayanın malıdır ve gerçek anlamda aklını kullanmayanlar ancak ona yatırımlarını yaparlar.”1
Dostlar!
Dünya eşittir, tercihler diyarı…
Âhiret eşittir, mutluluk ya da u/mutsuzluk diyarı…
Allah (c.c), hayat kitabımız/nizamımız olan mübarek kitabında:
“Bu dünya hayatı sadece oyun ve oyalanmadır. Asıl hayat âhiret yurdundaki hayattır. Keşke bilseler!” (Ankebut Suresi 29/64) derken, ‘keşke bilsek, keşke farkına varsak, keşke dünyadan yararlanırken âhireti ihmal etmesek, âhireti tercih edebilsek.’
“Siz dünya hayatını tercih ediyorsunuz. Oysa âhiret daha iyi ve daha kalıcıdır.” (A’la Suresi 87/16–17)
“Son varış Rabbi’nedir.” (Necm Suresi 53/42)
“…âhiret mertebe olarak da, nimetler açısından da daha büyüktür.” (İsra Suresi 17/21) buyuruyor.
Yaz günlerine yavaş yavaş elveda demeye hazırlanırken, kış hazırlıklarını da ihmal etmemeye çalışıyoruz. Özellikle ev hanımları, tarhanalarını, turşularını, salçalarını, kurutmalıklarını ve daha birbirinden farklı kış yiyeceklerini özenle hazırlıyorlar. Şimdiden afiyet ola ve de Allah’a kulluğa, ibadete faydalı ola, dostlarla da paylaşmayı unutmaya…
Böyle hazırlıkların devam ettiği zamanları görünce aklıma bir husus takıldı. Dedim ki kendi kendime; şu insanoğlu -fani hayatın fani yolcusu- kısacık dünya hayatındayken, belki en fazla üç-beş ay sürecek bir süreç –kış- için birbirinden farklı lezzetleri hazırlamak-tatmak ve de o günler için hem ev ekonomisine bir katkı hem de değişik tatları organik bir biçimde tatmak amaçlı bir sürü zahmete giriyor. Didiniyor, çabalıyor ve de belli bir fedakârlık sonucu bu tatlara ulaşma fırsatı elde ediyor.
Peki, bu durum böyle de, ya şu sonsuz/ilelebet sürecek olan âhiret hayatımız için ne hazırlıyoruz?
Ne gibi bir emek ve fedakârlıkta bulunuyoruz?
Âhiret hayatında değişik lezzetlere ulaşmak için bu dünya hayatında hangi lezzet ve tatlardan vazgeçiyoruz?
Kur’an-ı Kerim’de ifade edilen şöyle durumlarla karşılaşmak ve de tatmak için neler yapıyoruz?
“(Allah’a karşı) saygılı olanlar, gölgeliklerde ve pınar başlarındadırlar. Canlarının istediği meyveler arasındadırlar. (Onlara:) “İşlediklerinize karşılık afiyetle yiyiniz, içiniz” (denir). Biz iyi davrananları işte böyle mükâfatlandırırız.” (Mürselat Suresi 77/41–44)

“Bunlar Adn cennetlerine girerler. Orada altın bilezikler ve incilerle süslenirler. Oradaki giysileri de ipektir…” (Fatır Suresi 35/33)
“Bugün cennetlikler eğlenceyle meşguldürler. Onlar ve eşleri gölgeliklerde, tahtlara kurulmuşlardır. Orada meyveler ve her istedikleri onlarındır. Merhametli olan Rabb katından onlara ‘Selam’ vardır.” (Yasin Suresi 36/55)
Ve daha nice ayet, mushafın sahifeleri arasında… Müracaat, Allah’ın kitabına…
Soralım kendimize…
Allah’a imanımız-inancımız-itaatimiz ne âlemde?
Peygamber (sav)’i gündemimize en son ne zaman dâhil ettik?
En son ne zaman bir ayet ve bir hadis okuduk?
Ya da önemli bir mevzuyu-yazıyı-sahabeyi-Allah dostunu dikkate alarak okuduk?
Yani “ÂHİRET”imize faydası dokunacak, orada bizi koruyacak/kollayacak, hesabımızı hafifletecek/kolay kılacak hangi söz ve eyleme imza attık?

Kış hazırlıklarından bahsederken beylerin kış telaşeleri de unutulmamalı. Onlar arabalarını kışa hazırlarken/tamirini, genel bakımını yaptırırlarken farkındalar mı acaba? Arabaları kendilerini yolda bırakmasın, sıkıntı olmasın diye ellerinden geleni –maddi/manevi- yaparlarken, gönüllerindeki imanın, zihinlerindeki İslam davasının, yüreklerindeki Allah ve Resul sevgisinin bakımını yaptılar mı?
Bunlarda meydana gelen yıpranmalara ne gibi çözüm ürettiler?
Bunları korumak/muhafaza etmek için veya daha da iyi hale getirmek için ne gibi fedakârlıklar gösterdiler?
Kazaya/belaya uğramamak için bütün çabayı sarf edenler, modern hayatın içinde yaptıkları hatalardan/kazalardan ve aldıkları hasarlardan haberdarlar mı acaba?

Dostlar!
Bunlar hepimizin problemi. Değilse kimseyi hedef tahtasına falan koymuyoruz. Her gün Allah (c.c), bizlere yeniden/sil baştan hayatı en güzel şekilde yaşama fırsatı veriyor. Güneş ışığının üzerimize doğduğu her vakit bizim için bir fırsattır. Fırsatlar elden gitmeden ve daha sonra ‘EYVAH’ demeden, ‘VİRA BİSMİLLAH’ demeyi tercih edelim. Günahlar mı, onlar dursun kenarda. Allah (c.c)’ın rahmet ve mağfireti inşallah onları eritecektir. Yeter ki biz günaha düşmede, günahı işlemede daha fazla ısrarcı olmayalım. Hz. Peygamber (sav), tevbe kapısının kıyamet saatine kadar her daim açık olduğunu hadis-i şeriflerinde ifade ediyor.
Merhametli bir Allah’ımız, şefkatli bir Peygamberimiz var… Hamd ola… Şükürler ola…
Dostlar!
Ömür tükeniyor…
Bilmem farkında mıyız?
Güz mevsiminde düşen yaprak misali, bu yazının yayımlandığı “GÜN”, ömür ağacımızdan düşmüş olacak ve biz sona/âhiret hayatına/hesaba bir adım daha yaklaşmış olacağız.
Bu mevzuyla alakalı ne söylesek az… Ne ifade etsek eksik…
Allah (c.c), dünyadan nasipsiz, âhirette mutsuz etmesin.
Hesabın zor ve şiddetli, dizlerin bağının çözüldüğü o günü hepimize kolay kılsın…

Selam ve dua ile…


İBRAHİM AFACAN


1 Diyanet İlmi Dergi, C: 47, S:2, Sh:111

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sahabe Hatıraları

Sahabe Hatıraları, Elif Erdem, Hale Şahin ve Rukiye Aydoğdu Demir hanımefendilerin kaleminden çıkan ve sahabe efendilerimizin hayat hikâyelerine dair bize tablolar çizen/sunan bir kitap. Âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) bizlere örnek ve önder olarak gönderilmiştir. Vahyin gelişinden, gözlerini bu dünyaya kapadığı ana kadar sözleri ve davranışlarıyla Ümmet-i Muhammed’e rehberlik etmiştir.  Efendimiz’in bu hayat serüveninde kendisinin yanı başında ve dizi dibinde birçok yol arkadaşı olmuş ve onlarla geçirdiği zaman dilimi içerisinde de tarih sayfalarına kaydedilen ve nesilden nesile aktarılan nice hatıralar var olagelmiştir. Sahabe efendilerimiz, vahyin ilk muhatapları olan ve bu vahyin tebliğcisi Nebi (s.a.v)’i “âdeta başlarına konan bir kuşu ürkütmemek istercesine” dinleyen, dinlediklerinin etkisiyle yürekleri imanla çarpan ve “Asr-ı Saadet” iklimine yelken açan kimseler olarak bizlere de örnek olan kişilerdir. Peygamberimiz (sav)’in terb...

TEKASÜR SURESİ

● TEKÂSÜR SÛRESİ ● ▼ MEALİ Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla… (Mal, mülk ve servette) Çoklukla övünmek, sizi 'tutkuyla oyalayıp, kendinizden geçirdi.' Öyle ki (bu,) mezarları ziyaretinize (kabre gidişinize, ölümünüze) kadar sürdü. Hayır; ileride bileceksiniz. Yine hayır; ileride bileceksiniz. Hayır; eğer siz kesin bir bilgiyle bilmiş olsaydınız, (böyle yapmazdınız.) Andolsun, o çılgınca yanan ateşi de elbette göreceksiniz. Sonra onu, gerçekten yakîn gözüyle (Ayne'l Yakîn) görmüş olacaksınız. Sonra o gün, nimetten sorguya çekileceksiniz .         GENEL BİLGİ Tekâsür suresi, Kur’an-ı Kerim’in 102. suresi olup, 8 ayetten oluşmaktadır. Mekki bir suredir. Kevser suresinden sonra, Maun suresinden önce inmiştir. İlk ayette geçen, Tekâsür kelimesi, sureye isim olmuştur. Elhâküm ve Makbûre isimleriyle de anılmıştır.        SEBEB-İ NÜZUL 1 - Yahudiler hakkında nazil old...

Uyanmak Üzere Olan Bir Adam

UYANMAK ÜZERE OLAN BİR ADAM Hasan Harmancı Büyüyenay Yayınları / Öykü/Hikâye / 103 Sh. Uyuyamış bir adam olarak yazıyorum “Uyanmak Üzere Olan Bir Adam” hakkında… Kulağımda Sedat Anar üstadın muhteşem performansıyla o güzelim santur sesi ve güftesi Niyazi Mısrî’ye ait olan ‘İnsan’ adlı parçası. “Kararmış gönlün ey gâfil, nasihat neylesin sana, Hâcerden katıdır kalbin, öğüt kâr etmeyen insan!” İşte bu insanın sebebiyetiyle ortaya çıkan koronavirüs günlerinin bir fiil devam ettiği zaman dilimlerinden geçiyoruz millet ve ümmet olarak yani bir fiil insanlık olarak... ‘Ne oldu? Ne olacak?’ ve benzeri soruların çokça sorulduğu zaman dilimlerinden geçiyoruz. ‘Bugün vefat sayısı düşmüş baksana’ dediğimiz zaman dilimlerinden… Bunu önceki günlerin ve dünyadaki vefat eden insanların çokluğuyla kıyas ederek ama aynı zamanda bir “can”ın, hangi “can”ların yüreğinden kopup gittiğini tam da kestiremeden söylediğimiz zamanlardan… ‘Vaka sayısı iyi ya, binin altına düşmüş’ dediğimiz za...