Ana içeriğe atla
Her sözümüz sadaka-i cariyedir

Her sözümüz sadaka-i cariyedir

Damla Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Neslihan Güneş’le, okuyucunun gönlüne düşen ‘DAMLA’ yı konuştuk.

 
Hayat, kendi içerisinde farklı ‘dert’ ve ‘tasa’ların var olduğu bir yer. Burada dert ve tasadan kastım, hayatın ve var olan değerlerin en doğru ve en güzel şekilde korunması ve kullanılmasıdır. Herkesin derdi farklı farklıdır. Razı olunacak bir hayat yaşama derdinde olana, derman Allah’tır. Kişi O’nun yolunda ise, derdi de O’nu incitmeden ve en sonunda da incinmemekse eğer, bilin ki o kişi doğru yoldadır. Yol uzundur. Yolcu her daim yoldadır. Yolunu kaybetmeden menzile ulaşma derdindedir. Bir şeyler üretme ve ardından bu gök kubbede hoş bir seda bırakma peşindedir.
Hayatın var olan maddi-manevi sıkıntılarından kurtulup -tamamen kurtulmak mümkün değilse de, bir miktar uzaklaşıp- bir şeyler üretme derdinde olan Müslim ve de Müslime’lerle her daim karşılaşıyoruz. Rabbim sayılarını eksik etmesin.
İşte bu Müslime’lerden biri de, Damla Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Neslihan Güneş. Neslihan ablamız, Konya’da ikamet eden, üç çocuk annesi bir hanımefendi. Bu üç çocuk, öyle yabana atılacak cinsten değiller. Anneleri gibi onlar da şu an, Allah Azze ve Celle’nin hayat düsturu olarak gönderdiği ilahi kelamı –Kur’an-ı Kerim’i- ezberleme derdinde olup bir yandan da eğitim hayatlarını sürdürüyorlar. Onlara bol bol dua edelim lütfen. Yirmi yılı aşkındır aktif okuyucu ve anlatıcı olarak hayata devam eden Neslihan Hanım, Damla Dergisi’nde beş yıldır yazıyor. Neslihan Ablamızla, Ocak 2006’dan bu yana yayın piyasasında var olan Damla Dergisi’ni konuştuk. Umarım müstefid olursunuz. Buyrun…
Ne tür bir dergi yayımcılığı yapıyorsunuz?
Aslında tam olarak ne edebi, ne düşünce dergisi diyebilirim. Yazar arkaDamla dergisidaşlarımızın her biri farklı bir üsluba ve zengin bir birikime sahip. Bu sebeple pek çok tür içine girebilecek nitelikte bir derginin yayımcılığını yapmaktayız.
Beş yıllık bir dergi olarak, sizi tanımayan okurlara hem dergi hem de kuruluşundan bugüne kadar, derginin yayın sürecini özetleyebilir misiniz?
Dergimiz olarak, ilk sayıdan bugüne amatör olmakla beraber ilkeli olmaya dikkat ettik. Amacımız her satırın, Allah katında kabul edilecek bir amel ve kullar nezdinde hakkın, kendilerine ulaştığına dair bir şahit olacak nitelikte olmasına çabaladık. Bu ilk andan itibaren büyük bir sorumluluktu. Hem ferdi hem de toplumsal anlamda, gündeme getirilmesi gerektiğini düşündüğümüz konuları kapak konusu olarak ele aldık. Aile, tüketim, ahlâk, gençlik, ibadet, bilgi, sevgi, genç, karakter-şahsiyet ve vefa gibi konuları işledik. Kapak konusu haricinde, fıkıh, kavramlar, ailemiz, genç kalemler, misafir kalem, deneme, şiir gibi köşelerimiz ve farklı sayfa başlıklarıyla da değişik ihtiyaçlara cevap olmaya çalıştık.  Son sayımız olan 18. sayıda, ‘Tevekkül’ konusunu işledik. Ve nasip olursa bugünlerde ‘Edep’ kapak konusuyla, 19. sayımızla yayın hayatımıza devam edeceğiz.
Yılda kaç kez yayımlanıyor?
Dergimiz üç aylık periyotta çıkan bir dergi. Yani yılda dört kez çıkıyor.
Yayın piyasasında birçok dergi var. Farkınız ve derdiniz nedir?
Evet, yayın piyasasında pek çok dergi var. Bizim farkımız, yazan arkadaşlarla bir geçmiş birlikteliğinin olması. Kaygı ve gayret noktasında ortak geçmişi olan kişilerin bir çabasıdır bu. Bazı arkadaşlarımız/dostlarımız kendi aralarında uzun yıllar dersler yaptılar. Bunu bir bakıma, bir mektebin öğrencilerinin özverili çalışması olarak değerlendirebiliriz. Aynı dili konuşuyor olmayı, aynı dili yazmaya çevirmenin adı oldu dergi çalışmamız. Derdimiz ise, özellikle genç kardeşlerimize yönelip, onları hak bildiğimiz çizgide görmek.
Yazarlarınızın genelde genç arkadaşlardan ve farklı meslek gruplarında çalışanlardan oluştuğunu görüyorum. Özel bir sebebi var mı?
Yazmaya da varım diyen, bu konuda kendisinde olan kapasiteyi fark eden arkadaşlar aramıza girmeye devam ediyor. Öncelikle gönül birliğini önemsedik ve akademik kariyer veya başka kriterleri öncelemedik. Farklı mesleklerden arkadaşlarımızın yanı sıra, ben özellikle yazan bayanların bir kısmının ev hanımı olduğunun altını çizmek isterim. Türkiye’nin acı gerçeği ve utancı olan başörtüsü yasağı, eğitim hayatlarının veya çalışma hayatlarının devamına engel olmuş hanımlar... Ben başörtüsü mağduru ifadesini kabul etmeyen birisiyim. Başörtü muzafferi olarak evimizdeydik, ama ümitsiz ve gayesiz değildik. Her birimiz, yoğun okumalarla hep kendimizi yetiştirme gayretinde olduk, hem de ümmete faydalı olmaya çalıştık. Diplomaları ve akademik kimlikleri olmayan ama hayat anlayışları okuma üzerine kurulmuş, mücadelelerini bir şekilde devam ettiren hanımlar olarak da, birikimlerimiz için bir fırsat oldu dergimiz. İnanan, yaşamaya çalışan kişiler de, yazılarımızdaki ruhu fark edip yanımızda oldu. Bizi okumaktan zevk aldığını söyledi.
Yerel bir dergi olmanın zorlukları nelerdir?
Damla dergisiYerel diğer dergiler aynı sıkıntıyı yaşıyor mu bilmem ama eğer Konya merkezli bir çalışma içerisindeyseniz öncelikle doymuş bir kitleyle muhatapsınız. Pek çok dergisi olan bir okuyucu kitlesine, bir cemaati, bir hocası olmayan bir dergi olarak, kendinizi kabul ettirmek çok zor. 
Bu tarz bir dergi yayımcılığından maddi-manevi kazancınız nedir?
Açıkçası maddi bir kazancımız yok. Zira dergi, abonelerimizin katkılarıyla ayakta durmaya çalışıyor. Hatta çoğu zaman okuyucularımız yerine ödemeleri bizim yaptığımız bile oluyor. Manevi kazancımıza gelince “söz uçar, yazı kalır” gerçeği gereğince yazdıklarımızın sadaka-i cariye olduğu coşkusuyla yazıyoruz. Bir de dergimizi devamlı takip eden kardeşlerimizin “canlı kalmamızı sağlayan bir kaynaksınız” bakış açıları ve sözleri ise, herhalde bu işin kar kısmının en güzel boyutlarından biri.
Son olarak, okurlara ne söylemek istersiniz?
Okuma oranı düşük bir toplumda dergi çalışmasının okuyucuya ulaşması zor olmakla beraber, bizim kaliteli, farkında ve bilinçli olan bir okuyucu kitlemiz oldu. Kardeşlerimiz dualarıyla, tavsiyeleriyle hep yanımızda oldular. Büyük iddialarımız olmadı. “DAMLA” olduğumuzu unutmadan hareket ettik. Ama baktık başka damlalar da yanımızda. Elhamdülillah, güzel noktalarda buluştuk. Okumayı ve yazmayı seven, derdi din olan, nice damlalarla buluşacağımız ümidiyle...
Zaman ayırdığınız için teşekkür ederim.
Ben teşekkür ederim.

İbrahim Afacan, damlaya damlaya göl eyledi
Damla dergisi ile irtibat için damladergisi@cinarder.com mail adresini kullanabilirsiniz.

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sahabe Hatıraları

Sahabe Hatıraları, Elif Erdem, Hale Şahin ve Rukiye Aydoğdu Demir hanımefendilerin kaleminden çıkan ve sahabe efendilerimizin hayat hikâyelerine dair bize tablolar çizen/sunan bir kitap. Âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) bizlere örnek ve önder olarak gönderilmiştir. Vahyin gelişinden, gözlerini bu dünyaya kapadığı ana kadar sözleri ve davranışlarıyla Ümmet-i Muhammed’e rehberlik etmiştir.  Efendimiz’in bu hayat serüveninde kendisinin yanı başında ve dizi dibinde birçok yol arkadaşı olmuş ve onlarla geçirdiği zaman dilimi içerisinde de tarih sayfalarına kaydedilen ve nesilden nesile aktarılan nice hatıralar var olagelmiştir. Sahabe efendilerimiz, vahyin ilk muhatapları olan ve bu vahyin tebliğcisi Nebi (s.a.v)’i “âdeta başlarına konan bir kuşu ürkütmemek istercesine” dinleyen, dinlediklerinin etkisiyle yürekleri imanla çarpan ve “Asr-ı Saadet” iklimine yelken açan kimseler olarak bizlere de örnek olan kişilerdir. Peygamberimiz (sav)’in terb...

TEKASÜR SURESİ

● TEKÂSÜR SÛRESİ ● ▼ MEALİ Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla… (Mal, mülk ve servette) Çoklukla övünmek, sizi 'tutkuyla oyalayıp, kendinizden geçirdi.' Öyle ki (bu,) mezarları ziyaretinize (kabre gidişinize, ölümünüze) kadar sürdü. Hayır; ileride bileceksiniz. Yine hayır; ileride bileceksiniz. Hayır; eğer siz kesin bir bilgiyle bilmiş olsaydınız, (böyle yapmazdınız.) Andolsun, o çılgınca yanan ateşi de elbette göreceksiniz. Sonra onu, gerçekten yakîn gözüyle (Ayne'l Yakîn) görmüş olacaksınız. Sonra o gün, nimetten sorguya çekileceksiniz .         GENEL BİLGİ Tekâsür suresi, Kur’an-ı Kerim’in 102. suresi olup, 8 ayetten oluşmaktadır. Mekki bir suredir. Kevser suresinden sonra, Maun suresinden önce inmiştir. İlk ayette geçen, Tekâsür kelimesi, sureye isim olmuştur. Elhâküm ve Makbûre isimleriyle de anılmıştır.        SEBEB-İ NÜZUL 1 - Yahudiler hakkında nazil old...

Uyanmak Üzere Olan Bir Adam

UYANMAK ÜZERE OLAN BİR ADAM Hasan Harmancı Büyüyenay Yayınları / Öykü/Hikâye / 103 Sh. Uyuyamış bir adam olarak yazıyorum “Uyanmak Üzere Olan Bir Adam” hakkında… Kulağımda Sedat Anar üstadın muhteşem performansıyla o güzelim santur sesi ve güftesi Niyazi Mısrî’ye ait olan ‘İnsan’ adlı parçası. “Kararmış gönlün ey gâfil, nasihat neylesin sana, Hâcerden katıdır kalbin, öğüt kâr etmeyen insan!” İşte bu insanın sebebiyetiyle ortaya çıkan koronavirüs günlerinin bir fiil devam ettiği zaman dilimlerinden geçiyoruz millet ve ümmet olarak yani bir fiil insanlık olarak... ‘Ne oldu? Ne olacak?’ ve benzeri soruların çokça sorulduğu zaman dilimlerinden geçiyoruz. ‘Bugün vefat sayısı düşmüş baksana’ dediğimiz zaman dilimlerinden… Bunu önceki günlerin ve dünyadaki vefat eden insanların çokluğuyla kıyas ederek ama aynı zamanda bir “can”ın, hangi “can”ların yüreğinden kopup gittiğini tam da kestiremeden söylediğimiz zamanlardan… ‘Vaka sayısı iyi ya, binin altına düşmüş’ dediğimiz za...