Ana içeriğe atla
Dergi çıkarmak öyle herkese nasip olmaz

Dergi çıkarmak öyle herkese nasip olmaz!

Konya’da mahallede doğan ve 9 sayı devam eden ‘Hilal’ dergisinin ne de safiyâne hisler, heyecanlar ve mütevazı çabalarla çıktığı beyanındadır.

“Konya’da bir grup Müslüman aynı mahallede ikamet ediyorlar ve mahallenin Müslümanca yaşaması için endişeleri var.” diye başlamıştı sevgili dostum Vural Kaya Hilâl Dergisi için dunyabizim.com’a yazmış olduğu haberinde. Şimdi dönüp baktığımda, hayat ne de çabuk ilerliyor. Hayat ne kadar da hızlı akıyor ve değişiyor. Bugün varsın, yarına Allah Kerim… Belki varsın, belki de yoksun… Vural Kaya, o günlerde bu çabayı önemsedi ve bunu kelimelere aktardı. Ben de bugünlerde başka bir dergide, Vural Kaya’nın da içinde bulunduğu Mahalle Mektebi dergisini tanıtma çabasındayım.
Mahallede kendi aramızda yaptığımız derslerde doğdu fikir
Geçelim şimdi asıl mevzumuza. Ne kadar cüret edebilirim böyle bir yazı yazmaya bilmiyorum. Umarım ‘göz’ ve ‘yaş’ kelimelerini bir araya getirmeden devam ederim.
Bir grup Müslüman olarak başlamıştık yolculuğa ve yine bir grup Müslüman olarak yolculuğumuzu tamamladık.  Diyeceksiniz ki, ‘üstad ne yolculuğu bu… Başlangıcını anlamadık ki, bittiğini bilsek…’ der gibisiniz.Hilal dergisi
Anlatayım o zaman…
Mahallede dostlarla birlikte yaptığımız haftalık derslerin birinde, bir dergi çıkartma fikrini öne sürmüştüm. Böyle bir arada, elimizden gelen ne varsa, imkânların el verdiği güç-kuvvet oranında, bilgimizi ve olmayan tecrübemizi ortaya koyarak başlayalım dedik. Daha dün gibi hatırladığım bir akşam. İsmini belirlemeye çalışırken farklı öneriler çıkmıştı. İşimiz istişare ile idi. Allah (c.c) Şura suresinin 38. ayetinde “…Onların işleri de kendi aralarında bir istişare iledir.” demişken, Peygamber Efendimiz (s.a.v), “İstişare eden pişman olmaz/yanılmaz.” buyururken, bizim bundan gafil olmamız mümkün değildi. Ben ‘Hilâl’ ismini söylediğimde, “Kendine torpil geçiyorsun, kızının ismini dergiye mi koyacaksın?” diye takılanlar olmuştu. Amacım farklıydı. Mahalleye ve var olan birlikteliğimizin üstüne bir ‘Hilâl’ doğsun istemiştim. Bizi birleştirsin, didinip-çabalamamıza vesile olsun, ortak duyguların pençesinde hep beraber var olalım istemiştim. İstişarelerimiz sonucu ‘Hilâl’ isminde karar kılıp, çıktık yola. Vira bismillah… Allah’ım sen yardım et duaları dilimizde…
Hilal dergisi‘Hilâl’ görünmeye başladı
Dergiye katkı sağlayan dostlar, ellerinin altında bilgisayarı falan yokken, el yazılarıyla kâğıt üzerine yazdıkları metinleri bana teslim ederler. Ben de çok da hızlı olmayan masaüstü bilgisayarımda tashih ve düzenlemelerini yapar, daha sonra tasarım için gönderirdim. Yani kısıtlı imkânlar dâhilinde iş üretmeye çalışırdık. Ve ben hâlâ, o dostlarımın metinlerini arşivimde saklarım. 2006 yılının ilk ayında, ilk sayımızı çıkardık. Sevindik, umut ettik çok şeyi… Hayaller kurduk.  Dergiyi ilk elimize aldığımızdaki heyecana o an oradaki dostlar ve Rabb’imiz şahittir. Sımsıcak bir duygu. İnsanın ürettiği, emek verdiği, çabaladığı şey ortaya çıkınca inanılmaz bir haz ve mutluluk hissediyor. Bu durum kendi harçlıklarından biriktirdiğiyle, arzu ettiği bir şeyi alan çocuğun sevincine denk bir sevinç… Bu, bir babanın hastane odasında yeni dünyaya gelmiş yavrusunu kucağına aldığındaki sevince de denk gelir.
Derken Şubat ayında ikinci sayı… Niyetimiz aylık periyotta çıkmak/çıkarmaktı. Ve fanzin tarzında bir çalışma olarak hayatiyetini sürdürsün istiyordum. Ve sonrası olmadı. 2006 yılında sadece iki sayı çıkarabildik.
3 sene sonra 3. sayı geldi
Yıldım, yıkıldım mı? Tabii ki hayır. Hep bir şeyler yapma, üretme isteğim içimde duruyordu. İnsanoğlu hayatı boyunca kaç kez kırılmalar, hayal kırıklıkları yaşar? Tahmini olan var mı? İnanın bu kırılmışlıklar ve kırılganlıklar insana bir kat daha heyecan, azim ve istek aşılayan cinsten şeyler oluyorlar. Umutsuzluk ve de ümitsizlik Müslümana yasak dostum! Umudunu ve de ümidini yitirmeden hayatın en canlı damarlarında gezinmeye devam etmelisin. Işık olmalısın hayatın merkezinde… Çevreni aydınlatan olmalısın. Dostlarına ışık olan, onlarla beraber ama senin önde olduğun bir yaşam sürdürmelisin.
Kaldığımız yerden, tam üç yıl aradan sonra tekrar başladık. Mart 2009’da izinli bir dergi olarak, içimde/içimizde bambaşka olmakla beraber, asliyetini koruyan duygu ve düşüncelerle ikinci kez ‘Bismillah’ çektik. Sil baştan değil, üçüncü sayıyla başladık. Bu sefer daha emin adımlarla yürümekti niyetim. Yazar kadrosunu daha da sağlamlaştırarak yürümeye devam ettik. Ana başlıkları değiştirmeden, aynı mantıkta ama ilave ve ekler yaparak bir çizgi tutturmaya çalıştık.
Neler vardı içinde?
‘Yol Haritamız’ Kur’an’dan bir ayetle başladık sayfaları çevirmeye.
‘Yol Rehberi’nden bir hadis ışık oldu hayatımıza. ‘Yol Rehberi’nden öğrendiğimiz bir dua da şifa oldu daralan göğsümüze.
‘Bir Rehber Bir Peygamber’ dedik hayat yolunda. ‘Yeryüzü Yıldızları’nı bir bir saydık. ‘Hanım Sahabi’ler yoldaş oldu kadınlarımıza. ‘Esma’ül Hüsna’ ile daha da yakınlaştık Rabb’imize.
‘Bir Kavram’ derken kavram kargaşasından kurtulalım istedik. ‘Fıkıh Köşesi’ ile ince anlayışın yolunu bulduk. ‘Çocuk Eğitimi’ eksik kalmasın dedik. ‘Düşünen Topluma’ hitap etmeye çalıştık. ‘Adab-ı Muaşeret’siz bir hayat Müslümana yakışmaz dedik. ‘Sağlıklı Yaşam’ bize her zaman lazımdı. ‘Bize Yansıyanlar’la kendimizi diri tuttuk. ‘Kitap-Dergi-Albüm’ tanıtımlarıyla kaliteyi önemsedik. ‘Çizgiyle Yaşam’da Hasan Aycın üstada selam durduk.
‘Hilâl’ görünmez oldu
Dergimiz derdimizdi. Dergimiz göz nurumuzdu. Ama olmadı. Nisan 2010’da görünmez oldu. Son olarak 9. sayıyla yolda kaldık. Kısıtlı imkânlar daha da kısıtlandı. Elde avuçta bir şey kalmadı. Küçücük rakamlar karşılığında aldığım reklâmlar da yetmedi. Mekân değişikliği gibi birkaç değişik sebep de eklenince adım atamaz hale geldim. Ve dergiyi sonlandırma kararını verdim. O süreçte derginin var olması için emeği geçen bütün dostlarıma/kardeşlerime selam olsun. Her birini ayrı bir saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Rabb’im emeklerini amel defterinde en güzel yere kaydetsin. Her şeyde bir hayır kılan Allah’a hamd olsun.
Dostlar!
Vefa Müslümana yakışır ve hayat küçük şeylerle mutlu olunabilecek şeylerle doludur.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sahabe Hatıraları

Sahabe Hatıraları, Elif Erdem, Hale Şahin ve Rukiye Aydoğdu Demir hanımefendilerin kaleminden çıkan ve sahabe efendilerimizin hayat hikâyelerine dair bize tablolar çizen/sunan bir kitap. Âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) bizlere örnek ve önder olarak gönderilmiştir. Vahyin gelişinden, gözlerini bu dünyaya kapadığı ana kadar sözleri ve davranışlarıyla Ümmet-i Muhammed’e rehberlik etmiştir.  Efendimiz’in bu hayat serüveninde kendisinin yanı başında ve dizi dibinde birçok yol arkadaşı olmuş ve onlarla geçirdiği zaman dilimi içerisinde de tarih sayfalarına kaydedilen ve nesilden nesile aktarılan nice hatıralar var olagelmiştir. Sahabe efendilerimiz, vahyin ilk muhatapları olan ve bu vahyin tebliğcisi Nebi (s.a.v)’i “âdeta başlarına konan bir kuşu ürkütmemek istercesine” dinleyen, dinlediklerinin etkisiyle yürekleri imanla çarpan ve “Asr-ı Saadet” iklimine yelken açan kimseler olarak bizlere de örnek olan kişilerdir. Peygamberimiz (sav)’in terb...

TEKASÜR SURESİ

● TEKÂSÜR SÛRESİ ● ▼ MEALİ Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla… (Mal, mülk ve servette) Çoklukla övünmek, sizi 'tutkuyla oyalayıp, kendinizden geçirdi.' Öyle ki (bu,) mezarları ziyaretinize (kabre gidişinize, ölümünüze) kadar sürdü. Hayır; ileride bileceksiniz. Yine hayır; ileride bileceksiniz. Hayır; eğer siz kesin bir bilgiyle bilmiş olsaydınız, (böyle yapmazdınız.) Andolsun, o çılgınca yanan ateşi de elbette göreceksiniz. Sonra onu, gerçekten yakîn gözüyle (Ayne'l Yakîn) görmüş olacaksınız. Sonra o gün, nimetten sorguya çekileceksiniz .         GENEL BİLGİ Tekâsür suresi, Kur’an-ı Kerim’in 102. suresi olup, 8 ayetten oluşmaktadır. Mekki bir suredir. Kevser suresinden sonra, Maun suresinden önce inmiştir. İlk ayette geçen, Tekâsür kelimesi, sureye isim olmuştur. Elhâküm ve Makbûre isimleriyle de anılmıştır.        SEBEB-İ NÜZUL 1 - Yahudiler hakkında nazil old...

Uyanmak Üzere Olan Bir Adam

UYANMAK ÜZERE OLAN BİR ADAM Hasan Harmancı Büyüyenay Yayınları / Öykü/Hikâye / 103 Sh. Uyuyamış bir adam olarak yazıyorum “Uyanmak Üzere Olan Bir Adam” hakkında… Kulağımda Sedat Anar üstadın muhteşem performansıyla o güzelim santur sesi ve güftesi Niyazi Mısrî’ye ait olan ‘İnsan’ adlı parçası. “Kararmış gönlün ey gâfil, nasihat neylesin sana, Hâcerden katıdır kalbin, öğüt kâr etmeyen insan!” İşte bu insanın sebebiyetiyle ortaya çıkan koronavirüs günlerinin bir fiil devam ettiği zaman dilimlerinden geçiyoruz millet ve ümmet olarak yani bir fiil insanlık olarak... ‘Ne oldu? Ne olacak?’ ve benzeri soruların çokça sorulduğu zaman dilimlerinden geçiyoruz. ‘Bugün vefat sayısı düşmüş baksana’ dediğimiz zaman dilimlerinden… Bunu önceki günlerin ve dünyadaki vefat eden insanların çokluğuyla kıyas ederek ama aynı zamanda bir “can”ın, hangi “can”ların yüreğinden kopup gittiğini tam da kestiremeden söylediğimiz zamanlardan… ‘Vaka sayısı iyi ya, binin altına düşmüş’ dediğimiz za...